Allah Allah Öyle Mi? Bir defasında TRT radyosunda çalışırken ‘Allah’ dediği için mahkemeye çıkarılan Serdengeçti’ye hakim sorar: – Evladım, sen bu radyoda Allah demenin yasak olduğunu bilmiyor musun? – Allah,..
Allah Allah Öyle Mi?
Bir defasında TRT radyosunda çalışırken ‘Allah’ dediği için mahkemeye çıkarılan Serdengeçti’ye hakim sorar:
– Evladım, sen bu radyoda Allah demenin yasak olduğunu bilmiyor musun?
– Allah, Allah! Öyle mi!?
Döneklik
Milletvekilliğinin ilk gününde Meclise girerken döner kapıyı geçen Serdengeçti, döneklik bu meclisin kapısında başlıyor, demiş.
Ön Sıralarda Gübre Var!
Gereksiz gördüğü her şeye, gereksiz diyebilen bir insandır Serdengeçti. Gereksiz oturumlar, gereksiz toplantılar, gereksiz oylamalar. Hatta bir defasında boş işler dediği bir oturumda gübre meselesi konuşuluyormuş. Demirel meselenin çözümünü milletvekillerine sormuş, herkes bir şeyler söylemiş. En son Serdengeçti söz isteyince herkes hayret ve ilgiyle ona doğru dönmüş. İşte Serdengeçti’nin çözümü:
– Sayın Genel Başkan bu işin çözümü çok kolay. Şu ön sıralarda oturan yiyip de çıkarmayan vekilleri tarlalarda şöyle bir dolandırıp def-i hacet yaptırın gübre meselesi hallolur.
Kravatın Belinde İşi Ne?
Meclis oturumlarına çok defa kravatsız geldiği için ikaz alan Serdengeçti, en sonunda sokulmaz oturuma. Kravatını alıp gelen Serdengeçti, meğer kravatı boynuna değil beline bağlar. Lütfen boynunuza takın diye aldığı ikaza, kanunnamede öyle bir kural yok deyip alay eden Serdengeçti, belindeki kravatla oturuma iştirak eder ve hiç kimse karışamaz.
Kiraya Vermek İstediği Evine Övgü
Serdengeçti bir defasında Cebeci’de evini kiralamaya gelen müşteriye evini şöyle methetmiş:
– Ev çok merkezi bir yerde. Camdan hastane manzaralı, balkondan hapishane, kapıdan çıktığında da mezarlığa bakar. Zaten hayat da bu üçü arasından geçer.
Parkinson Hastalığı Üzerine Araba Markası Gibi
Osman Yüksel Serdengeçti hayatının hapishane ve hastane yıllarını tamama erdirdikten sonra, kendisinin araba markası gibi diye isimlendirdiği Parkinson hastalığı ile iyice iş göremez hale gelmiştir.
Hastalığının bu neticesinde titreyen ellerine bakarken şu cümleyi kurduğu söylenir:
– Bir zamanlar ülkeyi karıştıran ben, şimdi bir çayı bile karıştıramıyorum.
Türkeş ve Serdengeçti
Hasta olarak gittiği bir MHP toplantısında rahmetli Türkeş’e söylediği sözler uzun zaman dillerde dolaşmıştı, “Alparslan Bey. Senin en yakın, en sadık dostun benim. Bak, sen bir kere ‘Ey Türk. Titre ve kendine dön.’ dedin. Ben de titremeye başladım. O gün, bu gündür titriyorum ve bir türlü kendime gelemiyorum.” (Rahmetli Parkinson hastasıydı.)
Büyük Doğu’yu Kim Kapattı
Bir toplantıda Büyük Doğu dergisini kimin kapattığı tartışılıyordu. Serdengeçti durumu izah eder, “O kadar düşünmeyin yahu! Düşüne düşüne başınız ağrımıştır. Bir aspirin ‘Bayer’ yutun. Her şey anlaşılır. Bir şeyciğiniz kalmaz.” Bazıları bu söze anlam veremezken, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı hatırlayanlar acı acı gülümser.
Yarısı Eşek
Osman Yüksel milletvekili olduğu dönemlerde bir mesele ile alakalı meclis kürsüsünde konuşurken milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak protesto ederler ve konuşmasını engellemeye çalışırlar. Bunun üzerine Osman Yüksel, “Bu meclisin yarısı eşektir.”deyip kürsüden iner. Bunun üzerine vekiller “Meclisin şahs-ı manevisine hakaret söz konusudur. Sözünü geri alsın.” diye itirazda bulunurlar. Bunun üzerine Serdengeçti yeniden kürsüye gelip şöyle der, “Tamam, sözümü geri alıyorum. Bu meclisin yarısı eşek değildir.”
Komünistlerle Arasındaki Fark
Birtakım gazetecilerin, “Osman Bey, komünistlerle aranızda ne fark var?” ithamına karşı verdiği cevap da tek kelimeyle müthiştir, “Aramızda Allah var.”
Komünizm Nedir?
Necip Fazıl, Osman Yüksel ve Nazım Hikmet aynı koğuştadır. Necip Fazıl dertlidir; bir oraya, bir buraya volta atar; sigara üstüne sigara yakar. Serdengeçti gayet neşelidir. Nazım ise her rast geldiğine komünizmi anlatır, durur. Bir gün yine Nazım karşısındakine komünizmi anlatırken Serdengeçti yanına yaklaşıp der ki, “Üstat, bu komünizm nedir?” Nazım kendinden gayet emin bir şekilde “Elini sol cebime at.” der. Serdengeçti hemen atar. Nazım der ki “Ne buldun?” “İki tane yirmi beş kuruş.” der serdengeçti. Nazım “Birini al.” der. Serdengeçti alır. Nazım gururla “İşte komünizm bu.” cevabını verir.
…
Bir gün Nazım’a elli lira gelir; Serdengeçti sormadan hemen elini Nazım’ın cebine atar ve yarısını almak ister. Nazım hemen müdahale eder, “Hop, hop. Ne oluyor?” der. Serdengeçti, “Üstat, yarısı benim değil miydi?” deyince Nazım, “O kadar da uzun boylu değil.” karşılığını verince Serdengeçti taşı gediğine koyar, “İşte, komünizm dedikleri yirmi beş kuruşluk bir şeymiş.”
Osman Yüksel Serdengeçti; SERDENGEÇTİ DERGİSİ’nin sahibi, yazı işleri müdürü ve gazetecidir. Asıl adı Osman Zeki Yüksel’dir. 1944 yılı Mayıs’ında öğrencisi olduğu Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde meydana gelen TÜRKÇÜLÜK- TURANCILIK olaylarına karıştığı gerekçesiyle Hüseyin Nihal Atsız’la birlikte bir süre hapis yatmış, hapisten çıktıktan sonra öğrenim için aynı fakülteye başvurmuşsa da bu isteği reddedilince dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’e hitaben yazdığı ve “Yüksek Makamın Alçak Vekiline” diye başlayan yazı nedeniyle yeniden hapsedilmiştir.
O mektup aynen şöyledir;
Yüksek Vekaletin Alçak Vekiline /ANKARA
Ben 3 Mayıs 1944 hadiselerine öncülük yapmak, gençliği kışkırtıp tahrik etmek suçuyla Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin FelsefeŞubesi’nin son sınıfının son noktasında, bir telefon emrinizle Okuldan atılan ben Osman Yüksel, İstanbul’a sürülüp örfi idare komutanlığının ermine teslim edildikten, tabutlara tıkılıp zincirlere vurulduktan sonra suçsuz olduğum anlaşılmıştır. Kader beni yine sizin karşınıza dikmiştir
Hakkımı istiyorum effendi hakkımı …!
Senden bahşiş istemiyorum …!
İmtihan hakkımı ya verirsin ya zorla alırım …
Beni, tuttuğum yoldanYücel değil, ecelgelse döndüremez ..!