Genel

1 Din-Devlet İlişkisi Sohbetler Serisi 20.Kitap Timurtaş Uçar Hoca

2 Önsöz Allahu Teâlâ’ya hamd-ü senâlar olsun. Resulüne de nihayetsiz salât-ü selâmlar olsun. Timurtaş Uçar Hocaefendi’nin ümmet-i Muhammed’in şuurlanması için vermiş olduğu yüzlerce vaaz var. Bu vaazların yazılı olarak da istifadeye..

1 Din-Devlet İlişkisi Sohbetler Serisi 20.Kitap Timurtaş Uçar Hoca

2 Önsöz Allahu Teâlâ’ya hamd-ü senâlar olsun. Resulüne de nihayetsiz salât-ü selâmlar olsun. Timurtaş Uçar Hocaefendi’nin ümmet-i Muhammed’in şuurlanması için vermiş olduğu yüzlerce vaaz var. Bu vaazların yazılı olarak da istifadeye sunulmasını gerekli gördük ve böyle bir çalışmaya başladık. Bu çalışmamızdan maddi hiçbir çıkar talep etmiyoruz. Allah rızası için hazırladık. Sohbetlerin yazıya çevrilmesinde, metnin tashih edilmesinde, e-kitap haline getirilmesinde, Arapça metinlerin yazılışında bir çok kişinin hakkı var. İnşaallah bu emekleri ahrette onlara hasene olarak verilecektir niyetlerine göre Allahu Teâlâ tarafından. Hocamızın sohbet üslubunu yazıya çevirirken mevzuun aslına sâdık kalarak tashihler yaptık. Kolayca anlayabilmeniz için uğraştık. İstifade ediyorsanız; tanıdıklarınıza da ulaştırın. Hizmete ortak olun. Allah bil cümle Müslümanlardan razı olsun.

3 Din-Devlet İlişkisi ا س ت غ ف ر هللا الع ظ يم الك ر يم ال ذ ي ل ا ل ه ا ل ه و الح ي الق ي وم و ا ت وب ا ل ي ه. الح م د هلل ر ب الع ال م ين. والص ال ت و الس ال م ع ل ى ر س ول ن ا م ح م د و ع ل ى آل ه و ا ص ح اب ه ا ج م ع ين. ا عو ذ ب اهلل م ن الش ي ط ان الر ج يم.ب س م هللا الر ح م ان الر ح يم. ر ب اش ر ح ل ي ص د ر ي و ي س ر ل ي أ م ر ي و اح ل ل ع ق د ة م ن ل س ان ي ي ف ق ه وا ق و ل ي. آمين ب ه رم ة ح ب يب ك األم ين Aziz mü’minler, muhterem Müslümanlar. Geçen cuma da ifade ettiğimiz gibi günümüzün konuları günü yoğunluğuyla, çoğunluğuyla devam ediyor. Bir yandan kurban hazırlıkları, kurban bayramına hazırlıklar devam ederken öbür taraftan hac dediğimiz ibadet bütün hızıyla devam ediyor. Bu arada da ayrıca dünyamızda Müslümanları çok yakından ilgilendiren olaylar meseleler devam ediyor. Bölgemizde, Ortadoğu dedikleri, yakın çevremizde bir hayli dikkat çekici olaylar devam ediyor. Bu da yetmiyormuş gibi kendi yurdumuzda bahusus Doğu, Güneydoğu bölgesinde yine korkunç olaylar, felaketler, musibetler, belalar alabildiğine devam ediyor. Bütün bu olaylar, olup biten hadiseler içerisinde biz Müslüman olarak derin derin düşünmek durumundayız. Muhakkak ki duygularımız ortaktır. Müslüman olarak hissiyatımız, hassasiyetimiz, duygularımız müşterektir. Ama bu şahıstan şahısa dereceli olarak değişebilir. Ona bir şey demiyorum ama mutlaka bu olaylar karşısında insan olarak, Müslüman olara, mü’min olarak ve bu memleketin insanı olarak duygusuz kalmak mümkün değil. İlgisiz kalmak mümkün değil. Şahsen ben fevkalade rahatsızım. Gerek bu cinayetler gerekse haftanın muhtelif gecelerinde özel televizyon kanallarında bağımsız özel televizyon kanallarında yapılan suiistimaller; bir takım devlet bankalarının nasıl vurguncular tarafından milyarlarca soyguna tabi tutulduğunu ve bu Müslüman milletten toplanan vergilerin nasıl kaçakçılara, nasıl hırsızlara, vurgunculara akıp gittiğini özel televizyon kanallarında, programlarında seyretmekten vallahi fevkalade rahatsızım. Altında yaşadığımız idare, rejim, sistem neresinden tutsanız vallahi Ümraniye çöplüğü gibi pislik kokuyor. Patlayacağı günü bekliyoruz. Sistem iyiden iyiye çökmüş

4 durumda. Eğitim sistemi tümüyle, tamamıyla çökmüş durumda. Ekonomik sistem tamamen bayatlamış, bitmiş, çökmüş durumda. Enflasyon dedikleri canavarı görüyorsunuz. Kafir devletlerin paraları ha bire başını almış gidiyor. Müslüman’ın haysiyeti, şerefi para olarak tamamen sıfıra inmiştir. Türk parasının hiçbir değeri ve ekonomik kıymeti kalmamıştır. Böyle giderse dünyamız tamamen zehir olacağı gibi vallahi dini hayatımız da sıfır olmaya gidiyor. Dini hayatımız. Dini hayatımız da hızla çökmeye devam ediyor çünkü dünya olmadan din olmaz. Dünya olmadan din olmaz mü’minler bunu kafamıza iyi koyalım. Allahu Teala dinini dünyada tatbik etmek için göndermiştir. Dünyanın dışında din yoktur. Dünyanın dışında din, İslam yoktur. İnsanların dışında İslam olmaz, din olmaz. Ahrette din yoktur. Ahrette din olmaz. Ahrette İslam olmaz. Öldükten sonra cihad olmaz. Namaz, abdest, oruç, hac, zekat, kurban olmaz. Hep dünya içindir, dünyadadır. Dünyayı sıkı tutmak lazım. Dünyaya hakim olmak lazım. Devlete hakim olmak lazım. Millete hakim olmak lazım. Dini esasları devlete hakim kılmak lazım. Başka çare yok. Böyle giderse kimse kimseye selam vermeyecek. Kimse kimseye yardım edemeyecek. Kimsenin parası kimseye fayda vermeyecek. Böyle gider hayırlar, hasenatlar kesilecek. Böyle giderse kurban kesmek çok zor durumlara girecek. Normal bir kurban sığır, milyon. Bunu herkes alamayacak, kesemeyecek, yapamayacak. Dini hayatımız çöküyor. Ahiret hayatımız bitiyor. Böyle giderse dünyadan da ahretten de mahrum kalacağız. Bu sistemin değişmesi lazım. Devletin değişmesi lazım. Din ile devletin barışması lazım. Din ile devletin birleşmesi lazım. Din ile devletin bütünleşmesi lazım. Bunu millet anladı fakat devleti idare edenler vallahi anlamadı. Bunu millet anladı. Vefat eden cumhurbaşkanının cenazesinde bütün millet dehşetle bu mesajı verdi. Bu manayı gösterdi. Bu gayeyi gösterdi. Bu arzusunu gösterdi. Yetmiş yıldan beri din ile devlet ayrıydı, o cenazede Fatih camisinde din ile devlet birleşti mi birleşmedi mi? Birleşti. Millet bunu istiyor. Din ve devlet ayrılığı olamaz. İşte kan gövdeyi götürüyor. Kan gövdeyi götürüyor. Masum askerler öldürülüyor. İnsanlar kaçırılıyor. Bakın akşam gördünüz işte şantiye basılıyor ve 16 kişi kaçırılıyor.

5 Öğretmenler, memurlar, amirler, mühendisler, mimarlar. Hiçbir şekilde önü alınmıyor. Bunun sebebi sistemdir, düzendir, rejimdir. Kimse başka bir şey aramasın. Allah’ın nizamı konmuş. Efendiler şu noktada şu hususta ittifak etmemiz lazım. Bunu her yerde söylüyoruz. Her konferansta, seminerde, toplantıda ben bunu söylüyorum. Bir noktada anlaşmamız lazım. Bizi yaratan Allah’tır. Burada anlaşmamız lazım. Yok bizi Allah yaratmadı, diyorsanız tamam. Sizin yolunuz size bizim yolumuz bize. Allah yarattı diyorsanız bunu generaller, profesörler, bakanlar kabul ediyorsa, bizi Allah yarattı diyorlarsa Allah yarattığına göre yarattığı insanın hukukunu, kanununu, düzenini, nizamını aynen yarattığı insana uygun olarak bildirip bildirmediği konusunda da ittifak etmemiz lazım. Diyeceksiniz ki kalkıp açıkça erkekçe, Allah insanları yaratmıştır ama insanları kendi haline, keyfine, havasına koymuştur. Hiç kitap göndermemiştir. Kanun göndermemiştir. Hüküm vermemiştir. Allah insanlara karışmayacağını söylemiştir. Demeniz lazım. Bunun üstüne belge göstermeniz lazım. İspat etmeniz lazım. Ama Kur’an ortadayken insanların hayatını, yaşayışını, alışını, verişini, nasıl evleneceğini, nikahlanacağını, yeryüzüne Allah’ın dinini nasıl hakim kılacağını Kur’an-ı Kerim elimizde, önümüzde, gözümüzde, gönlümüzde. Açıkça ispat ettiğine göre, Kur’an elimizde olduğu müddetçe bizi kimsenin kandıramaması lazım. Ama kandırılıyor millet. Şuanda icranın başında en sorumlu makamın başında bulunan zat, 19 mayıs münasebetiyle gençlerle yaptığı konuşmada, gençler diyor. Tek bir kitap olan Kur’an’a bağlı kalmayın. Kur’an insanların mutluluğunu engelliyor, diyebiliyor. Vallahi böyle konuştu. Hele bakın! Bunun siyasetle, şunla, bunla alakası yok. Bunun imanla alakası var. Bunun Allah’la alakası var. Allah’ın gönderdiği kitap, insanların mutluluğunu engelliyormuş. Niye? Allah’ın insanlara kastı mı var? Yaratsın da peşinden bir kitap göndersin de bu insanlar mutsuz olsun. İnsanların mutsuzluğu Allah’a haşa zevk mi veriyor? İftira! Bundan daha büyük iftira olamaz. Kur’an-ı Kerim’de, م ن أ ظ ل م م م ن اف ت ر ى ع ل ى ه للا ك ذ ب ا) (و Allah’a yalan iftira edenden daha kafir kim vardır? Diyor. Ayet bu. ( م ن أ ظ ل م (و Kim daha zalimdir? ( (م م ن O kimseden ki ى) (اف ت ر Allah’a iftira etmiştir. Allah’a iftira edenden daha kafir kim var? Allah’ın gönderdiği insanların dünya ve ahiret saadetini temin için gönderdiği Kur’an’a insanların mutluluğunu engelliyor demek vallahi iftiradır, billahi iftiradır. Allah’a iftira edenden daha büyük kafir olamaz.

6 Peki ne olacak Müslümanlar? Temel itikadî meselelerde anlaşamazsak nasıl ittifak edeceğiz? Nasıl bu insanları bir noktaya getireceğiz? Nasıl bu kokuşmuş düzenin altından kalkacağız? Vallahi böyle giderse felakete gidiyoruz. Ahlak, maneviyat, hakikat her şey çöküyor. Alabildiğine çöküyor. O gün bir sohbete bir yere götürmüşlerdi beni. Sohbetten çıkarken sivil sohbete katılmış bir kardeşimiz. Kimliğini gösterdi. Hocam ben dedi falan bölgede komiserim. Karakol komiseriyim, dedi. Allah razı olsun dedi sohbetleri dinliyoruz. Müsaade ederseniz arabam var. Ben evinize kadar götüreyim hem de bazı ibret verici şeyler aktarayım, dedi. Ben karakoldayım dedi. Bakırköy ilçesi dahilinde bir yerde. Vallahi dedi olaylar hızla artıyor. Karakolumuza akıl hayal almayacak şikayetler geliyor, dedi. Hiç aklımızdan hayalimizden geçmeyen şikayetler. Ne gibi? Dedim. Hızla dedi sayısı artıyor. Kış kardeşiyle cinsî münasebete geçenlerin davası geliyor dedi. Kız kardeşiyle ya! Niye? Dedim. Televizyonlar durmadan cinsi ilişkileri anlatıyor. Kadın erkek isteyen, kadın istediği erkekle, erkek istediği kadınla buluşmalı, birleşmeli, sevişmeli, eğlenmeli.bütün bu konular işleniyor. Anadan doğma filmler. Kadınlar gösteriliyor. Tahrik olan genç uzakta bulamadığı kadını kendi evinde başında buluyor dedi. Durum kötüdür. Vallahi durum kötüye gidiyor. Bu sistem değişmeden, bu laiklik belası kaldırılıp atılmadan vallahi ben geleceğimizi kapkaranlık görüyorum. Kur’an-ı Kerim’e bakarak söylüyorum. Din ile devletin birleşmesi lazım. Din ile devletin barışması lazım, bütünleşmesi lazım! Bütün dünya görüyorsunuz işte komünizmin yıkılışından sonra hızla dini duygulara doğru gidiyor. Bütün Hıristiyanlar kendi Hıristiyanlık inançlarına hakim olmaya ve bunları hakim kılmaya çalışıyorlar. İşte Balkanlardaki durumu görüyorsunuz. İşte Amerika’daki durumu görüyorsunuz. Asya’nın halini görüyorsunuz. Artık bu asırda şimdi ekonomik savaştan ziyade din ve iman, inanç mücadelesi başlamıştır. Burada yerimizi almak zorundayız. İslam’ın mücadelesini açık şekilde net şekilde ortaya koymak zorundayız. Gevelemenin, lafı gevelemenin artık zamanı kalmadı. Hasta kan kaybediyor. Kan kaybeden hastanın başında gevezelik yapılmaz. Adam gidiyor, kanını durdurmanız lazım. Eğer vücudunda kan azalmışsa kaybettiği kanı vermeniz, bulmanız lazım. Hızla aynı gruptan kan vermeniz lazım. Bütün bunlar gösteriyor ki temel itikadî meseleler. Bu kelimeye çok önem vermeniz lazım. Namazdan, abdestten, oruçtan, hacdan, zekattan,

7 kurbandan çok daha mühim meseleler, itikadî meseleler. Temel itikadî meseleler olmadan onun üzerine namazı bina edemezsiniz. Temel itikadî meseleler olmadan onun üzerine abdest alamazsınız, hacca gidemezsiniz. Kabe etrafında dolanmanızın bir manası kalmaz. Bunları söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. İyice moralim bozuluyor iyice üzülüyorum. Böyle gitmemiz mümkün değil. Böyle bu akışın, gidişin sonu korkunç şekilde. İşte hiçbir mesele, mevzu, dava ne maddi ne manevi halledilmiş değil. Resmi devlet raporuna göre iktisadi bakımından, sanayi bakımından, ekonomi bakımından fevkalade Almanya’ya, Fransa’ya göre çok gerilerdeyiz. Elimde resmi bir raporun fotokopisi var. Teknoloji bakımından yani çeliği, demiri, plastiği kullanmak ve en son seviyede sanayi mamulü haline getirmek hususunda Almanya’dan Türkiye 226 sene geride seyrediyor. Almanya’dan 226 sene gerideyiz. Yazık değil mi? Daha 1953 yılına kadar hiçbir varlığı mevzubahis olmayan Güney Kore. 53 senesinde Adnan Menderes’in gönderdiği Türk tugayıyla, askerleriyle bağımsızlığına kavuşan Kore, bakın bugün Türkiye’yi pazar olarak kullanıyor. Türkiye’yi pazar olarak kullanıyor. Türkiye’ye emsalsiz mal satıyor. 40 sene olmuş. 53’den 93’e. Kırk yıl zarfında bu Güney Kore, Türkiye’yi alacak ve satacak kadar sanayileşti de bizim bu adamlara ne oldu? Bunun niye hesabını sormuyorsunuz bu milletvekillerinden ya? Bunun hesabını niye sormuyorsunuz bakanlardan, başkanlardan? Kore’nin elektronik malzeme üretimini inceledim. Kore’nin bir yılda sanayi mamulü fabrikalarda yapıp ürettiği, hazırladığı malları dünyaya satmış. Buna ne diyorlar? İhracat diyorlar. Dünyaya mal satmaya ihracat denir. Kore’nin bir yıllık ihracatı Türkiye’nin 60 yıllık ihracatından daha fazla. Korkunç ya. İn Karaköy’e yüz tane elektronik malzemenin doksan dokuzu Kore’nin. Gidin Mekke’ye bütün kumaşlar Kore’nin. Gidin Medine’ye bütün elektronik aletler Kore’nin. Made in Kore. Kırk sene evvel bu devlet yoktu. Allah’tan korksunlar. Toplanan vergilerimiz nereye gidiyor? Kimse soramıyor. Şimdi köprüden geçip gelirken eskiden olduğu gibi 10 bin lira verdik, köprü parası 10 bin. Adam dedi kardeşim zam geldi görmüyor musun? Dedi. 20 lira yazıyor makine dedi. Kuzu kuzu çıkarıp veriyorsunuz. Kimse bu köprü parasının nerelere harcandığını vallahi soramıyor, billahi soramıyor. Böyle devlet olmaz. Verdiği vergileri takip edemeyen vatandaş vallahi vatandaş değildir.

8 Ama nereye gittiklerini işte açıklıyorlar. Her akşam haftanın belirli akşamlarında görüyorsunuz muhtelif televizyon programlarında dinliyorsunuz. Nerelere kaçırmışlar. Kemal Hor Züm’ler, Selim Edes’ler, Yahudi kökenli kafirler. Nasıl senin verdiği vergileri emlak kredi bankasından, ziraat bankasından kaçıra kaçıra Amerika’da, Philadelphia şehirlerinde zevk-i sefa sürüyorlar. Bunları kendileri açıklıyor. Biz nereden bileceğiz bunları? Böyle olmaz. Böyle devlet değil böyle hiç olmaz. Böyle hiçbir yere varılmaz. Israrla bu konunun düşünülmesi lazım ve bu sistemin değişmesi lazım. Bu rejimin mutlaka değişmesi lazım. Laikliğin mutlaka kaldırılması lazım. Dinle devletin birleşmesi lazım. Dinle devletin anlaşması lazım. Bunları konuşmak suç değil madde kaldırıldı biliyorsunuz. Bütün hocaların bunları konuşması lazım ama kimse konuşmuyor. Cami imamlarının, müezzinlerin, diyanet mensubu hoca kardeşlerimizin, tarikat mensuplarının, mürşitlerin, muallimlerin bu konuları konuşması suç olmaktan çıktı. Hiçbir hakim benim tırnağıma dokunamıyor. Konuşmak lazım bunları. Laikliğe aykırı konuşmak vallahi suç değil billahi suç değil. Konuşun ya yarın hepimiz bütün Müslümanlar mahşer günü hesaba çekilecek miyiz çekilmeyecek miyiz? Çekileceğiz. Peki neye göre Allah bizi hesaba çekecek? Neye göre? Kur’an-ı Kerim’e göre mi hesaba çekecek laiklik ilkesine göre mi? Siz söyleyin. E peki Kur’an nerede? Adam ne diyor? Kur’an-ı Kerim insanların mutluluğunu engelliyor, diyor. Bunu düşünün Müslümanlar. Yarın huzur-u mahşerde, yevm-i hesapta, bak yevm-i hesap diyoruz. ( اغ ف ر ل ي و ل و ال د ي و ل ل م ؤ م ن ين ي و م ي ق وم ال ح س اب (ر ب ن ا Bak ayetle sabit hesap günü. Hesap gününde dünyadaki hayatınızın hesabını laikliğe göre mi vereceksiniz, şeriata göre mi? Hadi verin erkekseniz hesabınızı hani şeriat? Verin hesabınızı bakayım! Orayı düşünün. Bizi hiçbir şey ilgilendirmez. Bizi hesap günü ilgilendirir. Hesap gününde hesabını veremeyenler kahrolacak, mahvolacak. Korkunç bir akıbete mahkum olacak. Benim derdim burası. Ben dünyadan hiçbir şey beklemiyorum. Vallahi dünyadan santim bir şey beklemiyorum. Artık ahret endişesi beynimin içinde kıvrım kıvrım dolaşıyor. Ne söyledik? Ne yaptık? Nasıl hesap vereceğiz? Allah’a ne diyeceğiz? Ben uygulansın, tatbik edilsin diye Kur’an-ı Kerim’i göndermiştim. Siz ipekli kadifeler içine sokup duvarlara

9 astınız, çekmecelere bastınız demeyecek mi Allah? Demeyecek mi kardeşim? Kur’an-ı Kerim ölülere okunmak için vallahi gelmedi billahi gelmedi ya. (İzâh: Ölülere Kur’an okunur. Hadiste delili vardır. Hocamız burada sadece ölülere okumak için gelmedi manasında demiştir. Ölülere okunmaz manasında değil.) Biz Kur’an’ı yanlış algılamışız. Kur’an temel kanun olarak gönderilmiş. İnsanlar Kur’an’a baksın da yolunu bulsun, Kur’an kılavuz, rehber kitaptır. Nereye gideceğinizi ne yapacağınızı, nasıl devlet kuracağınızı vallahi Kur’an açıklıyor, billahi açıklıyor ama bizim anlayışımız felaket. Böyle gidemeyiz. Bakınız önümde bir kitaptan kesmiş olduğum bir iki paragraf yazı var, kitaptan kestim. Kitabın adı Hukukun Üstünlüğüne Sayı. Bilgi Yayınları arasından çıkmış kitap, yayını da belli. Yazarını sonra söyleyeceğim. Bakın ne diyor vallahi aynen okuyorum. “Laiklik olmadan demokrasinin olacağını sanmıyorum. Ya demokrasi ya şeriat. Dinin hükümlerinin egemen olduğu yerde durağanlık vardır. Dinin hükümlerinin egemen, hakim yani hakim dinin hükümlerinin hakim olduğu yerde gerilik vardır, karanlık vardır, kargaşa vardır. Medeniyet toktur, millet yoktur, hayat yoktur.” Vallahi böyle yazıyor. Dinin hakim olduğu yerde, bak bir daha okuyorum. Durağanlık vardır, gerilik vardır, karanlık vardır, kargaşa vardır, medeniyet yoktur, millet yoktur, hayat yoktur. Dinin hakim olduğu yerde diyor. Aynı siyah yazıyla okuduğum gibi, Hukukun Üstünlüğüne Saygı adındaki kitaptan aynen almışım. Kitabı yazan anayasa mahkemesi başkanı! Şuanda görevdeki. Vallahi çıldıracağım neredeyse ya! Dinimizi böyle göstermeye kimsenin hakkı yoktur! İslam yeryüzüne 1400 senedir, İslam’ın üstünlüğü tartışılmaz dünyada. İşte Amerika’nın hali, işte Avrupa’nın hali. Amerika bugün en çağdaş toplum, en ileri toplum diyorlar en mekanik, motorize, mekanize hatta fezaya, füzeye çıkan tırmanan bir millet diyorlar ama siyah-beyaz kavgası yapıyor mu yapmıyor mu? Hem de kıyasıya yapıyor. Siyah derili insanlar ikinci sınıf vatandaş. Sosyal yapısı parçalanmış Amerika’nın. Bir türlü siyahlarla beyazları barıştıramıyorlar görüyorsunuz dünyada. Siyahlara ne zulüm yapmış kafirler ya sırf derisi siyah diye. Yirmi birinci asrın eşiğindeyiz yılına 7 sene kalmış. Hala Amerika’da en büyük kavga sınıflar arası kavga. Siyahlarla beyazların kavgası var. Malcolm X diye bir adam var. Sonra Müslüman oluyor tabi. İlginç bir hayat

10 mücadelesi. Adem zenci bir adam. Amerika’da beyazlara karşı siyahları savunmaya başlıyor. Siyahlar da insandır diyor. Beyazlar, yok siyahlar insan değildir, diyor. Kıyasıya bir kavga, mücadele başlıyor. Lakin bir başka Müslüman olmuş zenci adam diyor ki ey Malcolm böyle diyor siyahları savunmakla, ırkçılık yaparak, renk kavgası, ırk kavgası yaparak Amerika’da muvaffak olamazsın, diyor. Gel seni bir yere götürelim diyor bu Malcolm X’e. Gel seni bir yere. Nereye götüreceksiniz? Diyor. Mekke-i Mükerreme’ye. İslam’ın doğduğu yere götüreceğiz, diyorlar. Kabul ediyor. Mekke’ye götürüyorlar. Bir de ne görsün? O siyah örtüler altındaki Kabey-i Muazzama’nın etrafında siyah mü’minlerle beyaz mü’minler kardeş olmuş.sarmaş dolaş hale gelmişler. On dört asır evvelki hadiseyi anlatıyorum. Siyah köle olan Afrika’dan getirilmiş bulunan simsiyah Bilal-i Habeşi. Düşünün hangi makama gelmiş Medine’de, Mekke’de? Araplar beyaz ırka mensuplar. Araplar siyah değildir. Hepiniz biliyorsunuz hacca gidenler. Araplar dünyada en beyaz ırkın insanlarıdır. Siyahla Arab’ın alakası yoktur ama biz Afrika’dan gelen siyahları, zencileri Anadolu’da hala Anadolu insanı bunları Arap zannediyor. Bunlar Afrikalı yav, Arap ile bir alakası yok. Arapça konuşuyor diye bir insan Arap olmaz. Siyahlar Arap değil. Zenciler Arap değil, Afrikalı. Kast-ı mahsus ile her gördüğü siyaha Arap, Arap diye çağırıyor. Hatta İngiliz kafirleri, Araplarla Türklerin arasını açmak için her gördüğü siyahı Arap olarak anlatmış. Hatta siyah köpekleri görünce Arap diye çağırıyor. Siyah köpekler, Araplıkla ne alakası var siyahlığın? Beyaz insanlar beyaz ırka mensupturlar. Ama Bilal-i Habeşi işte Afrikalı, zenci, siyahi bir insan sene evvel Hazreti Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi vesellem) bu siyahlarla beyazları, zencilerle beyazları Bilal-i Habeşi ile Ebubekir Sıddık’ı bir araya getirdi mi getirmedi mi? Getirdi ama bakın yirmici asır kapanıyor Amerika hala bir çizgiye getiremedi. Allah aşkına söylesin bana bu yazarlar, çizerler, profesörler. Bu sosyal bir hadise değil midir? Amerika’daki bugün toplum yapısı siyah-beyaz kavgası haliyle bugünkü manzarasıyla Amerika İslam’dan, Kur’an’dan, Hazreti Muhammed Mustafa’dan 1400 sene geride mi değil mi? Geride ya. O halde dış bunu halledememiş. Sebep işte İslam, din. Bugün Güneydoğuda Kürtler, Türkler 650 sene Osmanlı Devleti’nin idaresinde, 650 sene yaşamış beraberce ömür, hayat sürülmüş. Hiç

11 Kürtlerle, Türklerin kavgasına rastladınız mı? Vallahi yok, ama bakın ne hale geldi memleket. Niye? Irk ayrımı yapılıyor, ırkçılık var. Her Türkçe konuşan adam Türk olamaz. Bir sürü Türkçe konuşan İngilizler var bunlar Türk mü? Hiç kimseye baskı yapamazsınız, inancından dolayı. Hiç kimseye baskı yapamazsınız ırkından dolayı. Hiç kimseye baskı yapamazsınız konuştuğu lisandan dolayı. İslam bunu emrediyor ama baskı yapa yapa işte bak doğu ne hale geldi. Şimdi önü alınmıyor işte. Önü alınmıyor, çare bulunmuyor. Memleketin vicdanı kanamıştır. Kaç gündür matem var ama devlet, çal, vur patlasın çal oynasın oynuyor. Matem filan yok ama milletin yüreği kan ağlıyor. Bu Malcolm X hadiseyi görüyor. O siyahlarla beyazlar Kabe etrafında aman Allah’ım nasıl da birleşmişler. Nasıl da anlaşmışlar, kaynaşmışlar. Adam hayretten donup kalıyor ve sormadan edemiyor, diyor ki bu siyahlarla beyazları böyle burun buruna, kucak kucağa bir araya getiren kimdir? Diyor. Diyorlar ki Muhammed Mustafa’dır. Allahümme salli ala Muhammed. Hemen oracıkta iman ediyor. Benim ismim diyor Malik Malcolm olacaktır, ismimi değiştirin. İsmi değişiyor, Müslüman oluyor. Amerika’ya geliyor diyor ki. Amerika’da sadece siyahlar diyor felakete gitmiyor. Beyazlar da felakete gidiyor. Ben İslam’ı yaymaya çalışayım da siyahlar da kurtulsun beyazlar da kurtulsun, diyor. Müslüman oluşundan sonra halka konferans verirken, konferans esnasında önünden kalkan bir suikastçı yedi kurşunla o adamı yere yıkıp öldürüyor o anda. Amerika her şeyi silahla halletmeye alışmıştır. Yeryüzünde kaba kuvvetin merkezi Amerika’dır. Her şeyi silahla her şeyi mermiyle her şeyi ateşle halletmeye alışmış tek kafir devlet Amerika’dır ve Amerikan toplumu bugünkü yapısıyla vallahi çürümektedir. Yüz Amerikalının yetmişi elimizde resmi raporlar var, fotokopiler var. Yüz Amerikalının yetmişi uyuşturucuya müptela hale gelmiştir. Yeminle söylüyor araştırmacılar. İlkokullara kadar yayılmış kokain. Kokain içiyorlar. Koka diye bir ağacın yaprağın dalı. Şimdi Türkiye’de geçen bir programda görmüşsünüzdür. Küçük şişelere; tiner, benzin gibi tiner gibi kimyasal uçucu koku yapan, kokan maddeleri küçük şişelere koyup onları koklaya koklaya gezen serseri gençlerin sayısı çığ gibi büyüyor Türkiye’de de. Alkol bağımlısı gibi o da o kokuya bağımlı kalıyor. Tiner kokusu, benzin kokusu. Onu koklamasa kafası çalışmıyor. Amerika’da da kokain almadan kafa çalışmıyor. Bu böyle gitmez. Allahu Teala dünyanın böyle akışına müsaade

12 etmez. Mümkün değil. Allahu Teala insanı yarattıktan sonra başıboş bırakmadı. Temel itikadî mesele burada. Bu noktada ümmet-i Muhammed’in ittifak etmesi lazım. Allah insanı yarattıktan sonra tamam ey insan, ben seni yarattım. Daha ne yapacağına karışmıyorum, DEMEMİŞTİR! Böyle bir şey dememiş. Nasıl yaşarsan yaşa, ne kanun koyarsan koy, nasıl devlet kurarsan kur, nasıl hükümet kurarsan kur, kadınlarla erkekler nasıl arzu ederseniz öyle yapın, DEMEMİŞ! Vallahi dememiş. Billahi dememiş. Hukuku var Allah’ın. Kanunları, şeriatı var. Kendi halimize bırakmamış, niye bunu anlamak istemiyoruz? Eğer insanları yaratıp da hadi aslanlarım, insanlarım gidin nasıl yaşarsanız öyle yaşayın, ben artık size karışmıyorum deseydi Allah, haşa deseydi peygamberin gelmesine lüzum var mıydı yok muydu? Yoktu ama gelmiş. Peygamber gelmiş. Anlatsınlar bunun sebebini bize. Madem Allah karışmayacak, Allah kanun koymayacak, hüküm koymayacak, kadınlarla erkeklerin nasıl bir araya geleceğini Allahu Teala tavzih etmeyecek, nikah maddesi kanun koymayacak, bu peygamberler niye geldi öyleyse? Sen laikliği benim külahıma anlat. Niye peygamber geldi? Niçin Hazreti Muhammed Mustafa geldi? Bana anlat bakayım ey laik oğlu laik! İslam Devleti’nin başkanıydı Hazreti Muhammed Mustafa. Savaşta komutandı, devletin başında devlet başkanıydı, camide imamdı, mahkemede hakimdi. Bütün Müslümanların din ve dünyasının başı Hazreti Muhammed Mustafa değil miydi? Hani laiklik nerede? Din ayrı devlet ayrı nerede? Hangi kültür? Hangi cahil söylüyor? Bari Müslümanlar bunu kabul etmesin yav! Bırakın Fransız kabul etsin. Bırakın İngiliz kabul etsin ama Müslüman bunu kabul edemez. Müslüman laik olduğu zaman vallahi kafir olur billahi kafir olur. Nikahı gider. Yapmayın Müslümanlar. İtikadî bakından konuşun. Benim kimseyle bir derdim yok. Ben ahiret endişesine kapılmış bir adamım. Nasıl hesap vereceğimizin sancısı altında kıvranıyorum. Allahu Teala bizi Kur’an’a göre hesaba çekecek, laikliğe göre, falanın filanın ilkelerine göre çekmeyecek. Aklınızı başınıza alın. Irzınıza namusunuza sahip olun. Millete, memlekete, devlete sahip olun. Bu devlet İslam devleti olması lazım. Başka çıkarı, çaresi, yolu, çözümü yoktur. İşte bütün dünya birleşiyor, bütünleşiyor. Hıristiyanlar birleşti. Yahudiler birleşti. Almanlar birleşti herkes birleşti Müslümanlar birleşemiyor. Çekin cezanızı der gibi

13 Allah, Müslümanları ekin gibi biçtiriyor kafirlere. Daha da mı uyanmayacaksınız? Daha da mı farkına varmayacaksınız? Daha da mı haysiyetli bir hayata dönmeyeceksiniz? O halde aziz mü’minler, muhterem Müslümanlar bir misal vererek meseleyi toparlamaya çalışayım, vakit yaklaşıyor çünkü. Bakınız insanı Allahu Teala yaratırken, insanı Allah yarattı diyoruz. Tamam burada şirk, şüphe, itiraz yok. Yaratırken insanı; kimseye danışmadı. Danışır mı Allah? Danışmaz. Allah insanı yaratırken kimseden fikir almadı, kimseyi yaratmasına ortak etmedi. İşte yarattığı insanın nasıl idare edileceğine, nasıl hayatını devam ettireceğine, nasıl hükümet kuracağına, nasıl devlet kuracağına da insanı yaratan Allah, bu konuda da hükmü kendisi koydu. İnsanı yarattı, insanın yolunu çizdi. Bakın öyle insanlarla karşı karşıyayız ki Allah’ın insanı yarattığını kabul ediyor ama Allah’ın insan için çizdiği yolu kabul etmiyor. Peki nasıl bir inanç? Temel itikadî meselelerde anlaşamamışız biz seninle. Daha ne konuşacağız seninle? Allah yaratmıştır insanı diyorsun fakat insanlara bir yol çizmemiştir diyorsun. Halbuki yolunu çizmediği insanı; Allah hayata getirmemiştir. Yolunu, yönünü, tavrını, tarzını, hukukunu, kanununu, maddesini, nebisini, Resulünü, peygamberini hazırlamış. İnsanı öyle dünyaya sevk etmiştir. Din böyle söylüyor. O zaman daha bu gibi en mühim, en mücbir, en zaruri, mecburi bir meselede ittifak edemezsek nasıl Müslümanlar ittifak edecek dünyada? Müslümanlar birleşemezse işte dünya Müslümanları bölge bölge kesilmeye devam eder. Bakın işte Hindistan’a bakın. Hindistan’ın hiçbir şahsiyeti, haysiyeti, cinsiyeti, cibilliyeti olmayan bir devlet Hindistan. Devamlı Müslümanları kesiyor mu kesmiyor mu? Kesiyor. Hindistan, Hindular ineklere tapıyorlar. Şu kurban günlerinde her tarafa sığır geldi görüyorsunuz etrafınızda. Gidin Hindistan’a. Gidip gelen kardeşlerimiz var. Dünyada, şuanda büyük baş hayvan dediğimiz, sığır dediğimiz inek, manda, camış, öküz, buzağı; sığır cinsi olarak hayvanlar Hindistan’da biliyorsunuz dokunulmazlıkları var. Biz de nasıl milletvekilleri dokunulmaz ise orada da inekler dokunulmaz. Vallahi böyle. Dokunamazsın, kesemezsin ineği. Yiyemezsin, vuramazsın, götüremezsin, zorlayamazsın. Bir yolun ortasına yatmışsa o yol trafiğe kapanır. İnek yatıyor diye. Vallahi böyle. Açın, okuyun kitapları, ansiklopedileri. Şuanda

14 o inek kendi kendine ölmeden kimse öldüremez. İhtiyarlar, kokuşur, düşer, ölür. Götürüp bir toprağa gömerler onu kesmek ebedi haramdır onlarda. Öyle inanıyorlar ve şuanda dünya gıda teşkilatının raporunun fotokopisi var bende. Hindistan’daki diyor ineklerin adedi o kadar çoğalmış ki bunları kesip de kavurma yapsaydık dünya nüfusuna iki sene kafi gelirdi et ihtiyacı ama yemiyorlar, yasak. Yiyemezsiniz. Dokunulmaz hayvanlar. Hindistan’da bir inek yüz tane çocuğu tepelese kimse ona ceza veremiyor ineğe. Dokunulmaz. Böyle bir millet orada Müslümanları katlediyor. Dört yüz senelik mescitleri, camileri yıkmadılar mı? Duydunuz, işittiniz. Niye? Müslümanların başı yok. Müslümanların halifesi yok. Müslümanların vallahi devleti yok. Şuanda Mısır’daki devlet vallahi Müslümanların devleti değil. Amerika’nın devleti, laiklerin devleti, kafirlerin devleti. Anlayın bunu ya. Suriye’deki devlet vallahi Müslümanların devleti değil. Cezayir’deki devlet vallahi Müslümanların devleti değil. Gelin bunları anlayın. Bunları anlamazsak bir yere gidemeyiz, ahrete giremeyiz, cennete giremeyiz. Allah’a hesap veremeyiz. Bütün dünyada Filistin’de görüyorsunuz Yahudiler inim inim Müslümanları inletiyorlar. Mescid-i Aksa’nın temelini oyup devamlı yıkmaya çalışıyorlar. İşte Cezayir ne hale geldi. İşte efendim Bosna Hersek görmüyor musunuz? Ekin biçer gibi Müslümanları biçmiyorlar mı? Coca Cola içer gibi Müslümanların kanlarını içmiyorlar mı? Niye? İşte sebep bu. Allah diyor aklınızı başınıza alın. Allah diyor, birleşin, anlaşın. Allah diyor şeriata dönün. Allah diyor dinle devlet birleşsin diyor ama onlar ayrılsın diyor. Allah’ın zıddına gidiyorlar. Allah niye rahmet etsin bu adamlara? Kardeşler ezan yaklaşıyor. Ezan yaklaşıyorken de bildiğiniz gibi kurban yaklaşıyor inşaallah. Kurban yaklaşıyor. Kurban ile alakalı kardeşlerimiz birkaç hususun açıklanmasını istediler. Ben de ehemmiyetli gördüm onları açıklayayım inşaallah. Allah nasip ederse birkaç husus var. Kurban, bilmeyeniniz yok. Kurban kesmek, hepimiz elhamdülillah yılar yılı yapa, yapa ne olduğunu biliyoruz ama bazı püf noktalar var. Gözden kaçan noktalar var. Onları ben arz edeyim. Bir kere kardeşler kurban, ibadet maksadıyla kesilir. İbadet yani Allah’a yakın olmak, Allah’a kulluk için kesilen özel bir hayvanın adıdır. Özel hayvan olacak. Şartları olacak mesela koyun veya keçiden kurban yapacaksan mutlaka bir yaşını doldurmuş olacak. Bak özel hayvan

15 dediğimiz budur şartları var. Sığır cinsinden kurban kesiyorsan mutlaka iki yaşını doldurmuş olacak. İki yaşını doldurmamış sığırlardan yüz tane kessen vallahi kurban sayılmaz. Bak dikkat etmek lazım. Anlayan birini yanınıza almadan, anlayan birini almadan sığır almaya, kurban almaya gitmeyin yav. Araba pazarına araba almaya giderken yanına arabadan anlayan bir adam almıyor musun? Niye kurban almaya giderken de kurbandan anlayan dişini açıp, ağzına bakan bir adam almıyorsun? E oyuncak bu tabi. Din oyuncak olur mu? Her şeyin şartı var. Eğer deve keseceksen ki Türkiye’de pek yok bilindiği gibi. Devenin de mutlaka beş yaşını ikmal etmesi lazım. Allah’ın emri böyle. Şartları var bunun ya. Bunun dışında başka bir hayvan kurban olmaz. Adam diyor Hocam ben diyor kurbanımı aldım. Eyüp Sultan’da mı keseyim falan yerde mi keseyim? Ne aldın diyorum, diyor horoz aldım. Ulan horoz kurban olur mu hayvan? Kitapta hangi hayvandan kurban olacağını şeriat belirlemiş. Sana bana bırakmamış ki. İkinci yaşını doldurmadan öküz, sığır almayın yav. Vallahi usulüne, şer’i sınırlarına riayete mecburuz. Herkes kendi keyfinden sığır bir yaşında da olsa olur, nasıl olmaz kestim oldu. O sana göre oldu. Kurbanı kabul edecek Allah’tır. Şartlarına ve ölçülerine uymak zorundasın. Her zaman söylüyorum. Evinizin kapısına bir marangoz kapı yapsa da kapınızın ölçüsüne uygun yapmasa, aa geldi ki kapı küçük veya kapı büyük sığmıyor. Bu kapıyı alır mısınız? Vallahi almazsınız kardeşim ölçüye uymamış dersin. Kurban da böyle her şey böyle. Ölçüye uymak zorundasınız. Nasıl olursa olsun. Olmaz öyle şey. Din bir sistemdir. Din bir disiplindir. Kurban kesmekle mükellef olan insanlar zaruri ihtiyaçlarından hariç, kurban günlerinde bir kurban hayvanı satın alabilecek değerde bir paraya, altına, ziynete, servet edip kurban alacak kadar müstakil bir yerde bir paraya sahipse, Hanefi mezhebine göre bu kişi mutlaka kurban kesmekle mükelleftir. Buna göre kollarında bilezikleri, boynunda kolyesi, gerdanlığı veya müstakil altınları bulunan biz bunlara ne diyoruz? Ziynet diyoruz. Erkekler altın ziynet kullanamaz ama kadınlar altın ziynet kullanabilir diyor Muhammed Mustafa. Kadınlar onlar müstesna varlıklardır. Allah onlara ziynet takmaya müsaade etmiş ama kaç grama kadar biliyor musunuz? Seksen grama kadar. Seksen gramı geçtikten sonra işte yüz gram, iki yüz gram, üç yüz gram. Seksen gramı geçtikten sonra bir takım mükellefiyetleri kadına ziynetinden dolayı yüklemiş.

16 Ne yapacak? Mutlaka zekatını verecek. Seksen gramdan sonrasının zekatını vermezse, ziynet taşıyan Müslüman hanım cehenneme gider. Yüz gram ziyneti var. Yüz gramda kaç gram zekat vermesi lazım siz söyleyin? İki buçuk gram. İki yüz gramsa beş gram çıkarıp fakire zekat vereceksin. Ziyneti hanımlar için söylüyorum ve hanımların kocaları için söylüyorum. Aynı zamanda zekatını vermekle kalmayacak. Kurban günlerinde; boynunda, boğazında taşıdığı ziynet kurban alacak, bir kurban hayvanının fiyatına, seviyesine ulaşıyorsa ona da kurban kesmek vaciptir. Kesmezse cehenneme gider. Hem kocasız tabi mülkiyeti, serveti, imkanı olan kocası da kesecek. Seksen gramı aştıktan sonra ziyneti olan kadınlar da kurban kesecek ama Türkiye’de maalesef bu anlaşılmamıştır. Erkek keser kadın kesmez diyor. Niye kesmezmiş? Mülkiyeti, ziyneti var! İki yüz gram altın ne yapar kardeşim? Fiyat olarak siz söyleyin? lira olsun gramı dediğin gibi. Bunun yüz gramı 12 milyon. İki yüz gramı 24 milyonu boğazında gezdiren kadın, kurban kesemez mi? Bal gibi keser. Kesmezse cehenneme gider. Hocam ben öyle yapmıyorum diyor geçen bir tanesi. Bir sene kendime kesiyorum bir sene hanıma kesiyorum, diyor. Adam kolayını bulmuş. Dedim ki yahu sen kesmediğin sene borçlu kalıyorsun. Her kesmediğin sene sen borçlu kalıyorsun veya hanımın. Ama bir taneniz borçlu kalıyor. Bu ne biçim uydurma şey? Nerede yazıyor bunu? Böyle olmaz. Herkes bildiğine, bulduğuna gidemez. Allah ve Resulünün bildirdiğine göre gideceksin. Başka olmaz. E kurban kesmenin, kesmekle mükellef olmanın şartları var. Nedir mesela? Bir, Müslüman olacaksın. Allah gayrimüslimden kurban istemiyor. Ondan evvel iman istiyor. İki, âkil ve baliğ olacaksın. Allah sabîden, çocuktan kurban istemiyor. Aklı başından gitmiş deliden, mecnundan kurban istemiyor bunu biliyorsunuz. Âkil ve baliğ olacak etti iki. Üç, kurban almaya muktedir olacak o günlerde. Dört, biliyorsunuz Hanefi mezhebine göre kesinlikle mukim olacak. Evinde oturan adam olacak. Sefere çıktı mı sefer ne demek biliyorsunuz. Bunun oturduğu ailesiyle, çoluk çocuğuyla oturduğu; ikamet ettiği memleketten, evinden ayrılıp 15 günden fazla kalmamak niyetiyle diyelim ki Erzincan’a gitti adam. 15 günden fazla değil, 10 gün kalıp dönecek. Böyle bir kimse milyarder de olsa trilyoner de olsa Allah bu Müslüman’dan kurbanı kaldırıyor. Kurban kesmez, mükellef değil. Seferde çünkü. Canım diyor ben keserim. Orada

17 kesersen nafile olur. Emre uyarak kesmiş olmazsın. İkamet ettiğin yerde kesseydin, ( ل ر ب ك و ان ح ر (ف ص ل kurban kes emrine itaat ederek kesmiş olurdun ama sefere gittin. Senden Allah mükellefiyeti kaldırdı. Orada kestiğin nafile olur. Emre uyarak kestiğin kurbanın sevabının milyonda birini alamazsın. Biri emre uyarak yapılır, öbürü nafile olur. Sefer meselesi yani bir Müslüman’ın seferî ahkamını bilmesi lazım. Yalnız kurban değil biliyorsunuz. Seferî Müslüman’dan Cenab-ı Hak orucu da oruç tutmayı da kaldırıyor. istersen tut istemezsen tutma diyor. Niye tutmadın? Demiyor Cenab-ı Hak. Sefere giden bir Müslüman’dan da Allah niye kurban kesmedin demiyor. Sormayacak. Kestin, nafile olur, sadaka olur, emre uyarak kesmiş olmazsın. Sefere giden Müslüman’dan Cenab-ı Hak biliyorsunuz cuma namazının farziyetini kaldırıyor. İster cuma kılar ister kenara çekilir öğleyi kılar. Niye cumayı kılmadın demez Allah. Allah’ın işi bu. Sana ne? Bana ne? Sefere giden bir Müslüman, dört rekatlı farz namazları iki rekat kılacaksın demiş Allahu Teala. Tenzilat yapmış. Yok hocam ben Allah dört rekatlı farzı iki kılın demiş ama ben mutlaka dört kılarım. Böyle alışmışım diyen adam Hanefi’ye göre cehenneme gider. İsteyemeyiz. Mecbursun. Emre uyacaksın. Emre uymak lazım. İbadet emre uymak demektir. Herkes kendi kafasına göre bir rivayet edemez. Bütün bunlar ayrı bir meseledir. Bir şey daha var halk arasında hiç beş paralık bir şey değil ama millet bunu münakaşa ediyor. Sığır cinsine biliyorsunuz yedi kişiye kadar ortak etmeyi şeriat uygun görmüş. Yedi kişi. Yani azami (en fazla) yedi kişi olacak. Sekiz olamaz. Bu ne demektir? Altı da olur demektir. Beş de, dört de, üç de, iki de, bir de olur demektir. Azami söylüyorum. Efendim, yok hocam öyle demiyorlar, illa tek rakamlı olacakmış. Yedi, beş, üç, bir. Hangi mezhep söylüyor bunu? Yok böyle bir şey yav. Altı olmasa yedi olmaz. Dört olmazsa beş olmaz. Rakamın ne günahı var? Nerede yazıyor? Ha yedi kişi geçmiyor işte bu kadar basit yani bunu niye kurcalıyorsunuz? Ama bu yedi kişi veya altı kişi neyse bu ortak olanlar mutlaka ibadet ve kurban maksadı, niyetiyle ortak olacaklar. Bir fırsat ele geçmiş iyi bir sığır satın almış dört kişi. İki de açıkgöz çıkıp ya ben de ete ortak olayım derse altı kişi. Dördü kurban olarak giriyor, iki tanesi de et. Fırsat bu fırsat iyi bir er var şurada. Ben de et almak, et toplamak için ortak olayım derse o altı kişinin kurbanı batıl olur. Yeniden kesmesi lazım.

18 Bak bu da çok iyi noktadır ha! Aman ortaklara dikkat ediniz. Beş kişi diyelim kurban niyetiyle girdi, bir kişi de komşu ben de gireyim dedi. E bilmiyorsun ama araştır, soracaksın. Dilinden ifadesini al. Bak kardeşim et niyetine mi kurban niyetine mi? Ağzından kelimeyi almadan ortak değilsin. Et niyetine girerse altı kişinin, hepinizin kurbanı vallahi batıl olur. Kesmemiş olursunuz. Kurban niyeti olacak yav ve böylece inşaallah Cenabı Hak daha tabii günlerimiz var. Bunlar izah edilecek ama çok mühim.ç Bu günlerde alındığı için ortak alıyorsunuz. Hayvanın ağzına, dişine, damağına bakmadan iki yaşını ikmal etmeden bakmadan alıyor. Bunlar bir kere almış oluyorsun daha geri onun için hemen söylüyorum. Dikkatli ve hesaplı hareket etmek lazım. Ezan okundu mu? Okundu, uzatmayayım. Allah nasip ederse bu akşam geçen cuma söylemiştim. Akşemseddin Cami-i Şerifinde, nerede bu cami ya? Diye soracaksın. Akşemseddin Camii şu İmes sanayi sitesindeki büyük cami. Onun adı Akşemseddin Camisi’dir. Fatih Sultan Muhammed han’ın hocası biliyorsunuz. Onun ismi verilmiştir camiye. Bu akşam namazını müteakip fetih gecemiz var. Fetih gecesi, İstanbul’un fethinin 540. seney-i devriyesinin kutlanması münasebetiyle hatiplerimiz, kardeşlerimiz ve ben de inşaallah orada akşam namazını müteakip başlayacağız. Allah ne verdiyse dökeceğiz inşaallah. Artık saat kaça kadar gider bilemem. Sizin tahammülünüze bağlıdır. Bu akşam inşaallah orada toplaşalım. Yemeğinizi erken yiyin. Akşam namazını İmes’te, Akşemseddin Camisinde kılacağımız şekilde içtima edelim inşaallah. Allahu Teala cümlemizi ve cümle mü’min kardeşlerimizi rızasına, rahmetine, bereketine nail eylesin. Bu arada yine kurban günleri yaklaşıyor. Muazzam hayır, hasenat günleridir. Allah’ın hoşuna giden amellere kat kat sevabın verildiği günlerdedir. Yevmil-ahir yaklaşıyor. Zilhicce ayındayız. Çok mukaddes, mükemmel, muazzam günler bu günler. Hayrını arttırın inşaallah ve camimizi gördüğünüz gibi inşaat halinden kurtarmanın yolu her zaman derim. Sizin vicdanlarınız, sizlerin cüzdanlarınız, sizlerin imkanlarınız, sizlerin imanlarınızla bu iş devam edecek. Dışarı çıkarken yardım etmeden çıkmayın. Hak Teala yardımlarınızın karşılığını mutlak cennet eylesin inşaallah. Amin, Velhamdülillahi Rabbil Alemin el-fatiha.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL