‘’Ben Türk gençliğine inanıyorum, güveniyorum.Ona hiçbir zaman kabahat bulamıyorum.Bir gün gelecek Müslüman Türklüğe tarihi misyonunu yine bu gençlik kazandıracaktır.’’diyordu.Ona göre bozulmuş ve kendi değerlerimize yabancılaşmış olanların oranı gençliğimiz içinde oldukça..
‘’Ben Türk gençliğine inanıyorum, güveniyorum.Ona hiçbir zaman kabahat bulamıyorum.Bir gün gelecek Müslüman Türklüğe tarihi misyonunu yine bu gençlik kazandıracaktır.’’diyordu.Ona göre bozulmuş ve kendi değerlerimize yabancılaşmış olanların oranı gençliğimiz içinde oldukça azdı.Bizim asil ve temiz süt emmiş genç nesillerimiz karşımızda hala işlenmeyi beklemekteydiler.Merhumun söylediği gibi fıtraten sahip oldukları cevheri ortaya çıkarmak için;bu nesli,tarihi ve medeniyeti ile maddi ve manevi değerleriyle tanıştırmak,kaynaştırmak yetecektir.Bu inanmış aydının en önemli görevidir.
Rahmetli S.Ahmet Arvasi, hayatı boyunca böyle bir aydın olmak için çalıştı ve başardı da.Bugün Türkiye’de gerçek kimliğine kavuşmuş on binlerce genç ona minnettardır.Müslüman Türk gençliğinin Necip Fazıl,Osman Yüksel Serdengeçti ve Arvasi gibi taassup ehli olmayan ve İslam davasında yaşantı ve fikriyat çelişkisiz,samimi ve çağdaş aydınlara her zamankinden fazla ihtiyacı vardır.Gayri İslami olan taassuptan uzak,aksiyoner tavır alabilmek için böyle aydınları ve fikirlerini tanıtmak,örnek şahsiyetler olarak sunmak şarttır genç nesillere….
S.A.Arvasi Bey,kendisini ziyarete evine giden her gence yaşına ve rahatsızlığına aldırış etmeden hizmet etmekten büyük zevk duyardı.’’Bizim çocuklar’’ diye andığı gençleri karşısına alır,onlarla gençleşir,onlarla heyecanlanır,onlarla coşardı.İnanmış Türk gençliğini onun kadar aşk derecesinde seven bir başka insan görmedim.En büyük davası İslam’ı temsil eden kadroların hazırlanmasıydı.Yazdığı yazılarında,genellikle günlük politikadan bahsetmez,kalıcı mesajlar vermeye çalışırdı.Ona göre Müslüman gençler günlük politikaya kapılmamalı,gündemlerini kendileri belirlemeli,başkalarının gündemlerinde boğulmamalıydılar.
Tabiatları icabı acele olan gençliğe o,daima sabrı tavsiye ediyordu. Ona göre gençler sabırlı olmalı,fakat heyecanlarını kaybetmemelidirler.Bir davanın başarılı olması için uygun bir sosyo-psikolojik ortamın hazırlanması şarttır.Bu da,davanın fert ve cemiyet planında iyice anlaşılır olması,maksat ve hedeflerin kafalarda netleşmesi,geniş kitlelere heyecan ve ümit vermesi ile yani davanın yaşanır hale gelmesi,müşahhaslaşması ile mümkündür.Böylece aktüelleşen bir davanın başarısını engellemek mümkün değildir.Bu sebeple ilk işimiz,kültür ve fikir planında zafere ulaşmasını bilmektir.Çünkü kafalara ve gönüllere kök salan fikir,inanç ve ideallerin sosyal hayata geçmemesi mümkün değildir.Kafalarda netleşmeyen,gönüllerde heyecan uyandırmayan idealler ise,suni organizasyonlarla başarıya ulaşamazlar.
Cennet mekan, gençlere şöyle sesleniyor:
‘’Her şeyden ve herkesten önce siz,davanızı en iyi şekilde öğreniniz,bu konudaki kültürünüzü derinleştiriniz.Büyük bir iman ve aşk halinde benimsediğiniz idealinizi bilfiil yaşayarak,etrafınızda canlı birer örnek olunuz.Davanızı önce kendinizde ve ailenizde gerçekleştiriniz.Daha sonra günümüzün en ileri ve modern teknik ve vasıtaları ile fikriyatınızı net ve iz bırakacak bir şekilde yayınız. Asla illegal yollara başvurmayınız.Açık,samimi ve dürüst olunuz.Çevrenize ümit ve dinamizm aşılayınız.Kınayanların kınamalarına aldırmadan yolunuza devam ediniz.Göreceksiniz zafer sizindir.’’
Merhum Arvasi Hoca, İslam’ı temsil edecek aksiyoner kadrolara şu tavsiyelerde bulunuyor:
1. Müslüman aydınlar bütün gelişmeleri İslam’ın ışığında incelemelidirler.(Dikkat buyurun,20.Asrın ışığında İslam değil, İslam’ın ışığında asırlar incelenmelidir.
2. Müslüman aydınlar, sosyal değişmelere göre İslam’ın değil, müessese ve kadroların değişmesi, yenilenmesi gerektiğini bilmelidir.
3. Müslüman aydınlar, İslam’ı kurtarmak için Donkişotluğa kalkışmak yerine, İslam’ı kurtuluşun ta kendisi bilmelidirler.İslam’ın ana caddesini takip etmeli,Ehl-i sünnet çizgisini kaybetmemelidirler.
4. Müslüman aydınlar, kültür ve medeniyet yarışında çağdaş metod vasıta ve teknikleri en az hasımları seviyesinde bizzat geliştirebilmeli ve kullanabilmelidirler.
Rahmetli Arvasi Ehl-i Sünnet inancında çok hassastı. Bir sohbetinde,’’Bende Sultan Abdülhamid Han’ın vehmi var’’ demişti.Ufacık sapmaları anında sezer,ona işaret ederdi.Günümüzde gençlik üzerindeki Ehl-i sünnet dışı yayınların çokluğundan müzdaripti. Onlarla açıkça mücadele eden nadir insanlardan biridir.(Bu yönde muhterem Ertuğrul Düzdağ Beyefendiye de müteşekkiriz) Merhuma göre Türkiye’de ve dünyada İslami uyanışa engel olmak isteyenler tarafından teşvik edilmektedirler. İnanan gençlik bunlara karşı uyanık olmak zorundadır.Bunun için ‘’Gençlere okunması gereken kitabı biz vermeliyiz’’ diyordu.Bir sohbetimizde ,’’Ne verelim hocam?’’ diye sorduğumda ,’’İşte’’ demişti,’’Necip Fazıl külliyatı!’’ Ona göre aydınlarımız klasiklerimizi okumalıdırlar.İmam Gazali’yi, İmam-ı Rabbani’yi,Yunus’u bilmelidirler.Günümüzde milli hammaddeyi üniversal planda işleyecek deha çapında insanlar ancak bu klasiklere dayalı çağdaş bir eğitim ve öğretimle yetişebilirler.Bu zeminin oluşturulmasına imkan sağlanmalıdır.Her genç Kur’an’ı bilmeli,anlamalıdır.Kabiliyetli çocuklara biri doğudan,biri batıdan birer lisan öğretilmelidir.Daha sonra da Mimar Sinan’ın ‘’Ben bu taşlarla dünyanın en muhteşem camiini inşa edeceğim ‘’ dediği gibi, Müslüman Türk’ü, hammaddesini, yani kültürel değerlerini işleyerek ortaya evrensel seviyede eserler koymalıdırlar.
Seyyid Ahmet Arvasi ‘’Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen,büyük Türk Milleti’ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece ‘’İslam’ı gaye edinen’’Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.Benim milliyetçilik anlayışımda,asla ırkçılığa,bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur.İster azınlıktan gelsin,ister çoğunluktan gelsin,her türlü ırkçılığa karşıyım.Bunun yanında,Şanlı Peygamberimiz’in ‘’Kişi kavmini sevmekle sevmekle suçlandırılamaz’’,’’Kavmin efendisi kavmine hizmet edendir’’ve ‘’Vatan sevgisi imandandır’’ tarzında ortaya koydukları yüce prensiplere bağlıyım’’ diyordu.Bir gün bir ziyaretimde sorduğum soruya,’’Türk milliyetçiliği ideolojisi olamaz’’ demişti.Bu milliyetçilik Arvasi beye göre bir mensubiyet şuuru,bir soy birliğidir.Allah ve Resulünün asırlarca saf ve temiz bir hizmetkarı olmuş ve bu uğurda kendini feda etmiş,Hakka,Peygambere aşık bir milletin sevilmesi ve yeniden tarihi misyonunun kazandırılması davasıdır Türk milliyetçiliği.
Bu milliyetçiliğin ideoloji ve davası ancak ve ancak İslam’dır. Kur’an-ı Kerim’de ‘’Dillerinizin ve renklerinizin birbirine uyması ayetlerimdendir, gerçekte bunları bilenler için ibretler vardır’’(Er-Rum 22) buyuruyor. İslam milletlerin farklı olduğu gerçeğini inkar etmiyor,istismarına karşı geliyor.
Farklı milletleri yok farz edip beynelmilelci davranmak İslam davasına zarar getirecektir. Bu taktirde İslam aleminde kültürel renklilik ve canlılık ortadan kalkacaktır. Mısır’daki bir cami ile Arabistan’daki veya Hindistan’daki bir camii elbette Süleymaniye’den farklı olacaktır.Süleymaniye Türk’ün Allah’a adadığı bir mabettir ve gayesi aynıdır,fakat kendi farklılığını estetiğinde ortaya koyar.Bu farklılaşma İslam medeniyeti için bir zenginliktir,bir berekettir.Arvasi’ye göre kim ne derse desin,Türk –İslam kültür ve medeniyeti Kuran-ı Azimüşşan’la bütünleşmiştir.
Rahmetli Arvasi Bey,büyük adamların özelliklerinden bahsederken,’’büyük bir imana,aşka,aksiyona ve bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip olurlar’’ derdi.Şanlı peygamberimizin bir gün dahi,’’Yoruldum ‘’ dediği işitilmemiştir.78 yaşında kaybettiğimiz üstadımız Necip Fazıl’a TRT muhabiri soruyor :’’Emeklilik ne zaman?’’ El cevap:’’Tabutta.’’ Ve öyle oluyor.Çalışma masası başında vefat ediyor,geride büyük bir kitaplık bırakarak…Necip Fazıl’a Arvasi’nin gerek yaşantı ,gerekse fikri çizgide yakınlıkları büyük.Merhum Arvasi de hastalığı sebebiyle doktorların kesin istirahat tavsiye etmesine rağmen köşe yazılarını da aksatmamıştır.Hatta ölümünden yirmi gün sonrasının yazısı hazır bulunmuştu.31 Aralık 1988 günü daktilosunun başında Darvinizmle ilgili bir yazı hazırlarken aniden gelen bir kriz ile sandalyeden yere düşmüş,eşinin söylediği kelime-i şahadete iştirak ederek ,ruhunu hakka teslim etmiştir. Şehit olduğuna inanıyoruz.Yakınlarına ‘Ölüme hazırım,her an bekliyorum ve yakın olduğunu hissediyorum’’demişti.Bütün hayatı çile,mücadele ve hizmet aşkı ile geçmiş bir mücahit,bir şehiddir o. Cenab-ı Allah hepimize öyle bir ömür ve öyle bir ölüm nasib etsin..Merhum Arvasi’yi böyle sınırlı şartlarda anlatabilmek oldukça zor.Türk-İslam davasını anlayabilmek isteyen bütün gençlere hocanın kitabını tavsiye ediyorum.
O,’’Allah ve Resulü’nün ikliminin hizmetkarıyım’’ derdi.İnşallah ahrette de aynı makamdadır.Sayısız talebeleri ve Müslüman Türk gençliği kendisini daima hayırla yad edecektir.Yetiştirdiği gençlik olarak bizler ondan razıyız.Allah da razı olsun.Cenab-ı Allah bütün insanlara da yüzüne ve gönlüne Allah Resulü’nün aydınlığı yansımış böyle mübarek insanlarla haşrolmayı nasib etsin.(Amin..)